Nice yıllara Darwin.
Sen doğalı 205 yıl oldu, o müthiş çalışmanı yazalı 155 yıl. Doğum günün kutlu olsun.
Bugün
hâlâ sana ve evrim teorine hunharca saldıranlar var. Benim yaşadığım
ülkede iktidar, senin resmini popüler bir bilim dergisi kapağında
görmeye bile tahammül edemiyor. Şimdilik örtülü yasaklısın bu
topraklarda.
Evrim teorisine inanıp inanmamayı
bir demokratik hak gibi topluma sunmaya çalışıyorlar. Oysa, mesele
inanıp inanmamak değil, mesele bilip bilmemek!
Ben bir hekimim. Bu yazıda senin evrim teorinin bugün yeniden bize nasıl ışık tuttuğunu anlatacağım.
Çok yaşa büyük usta. İyi ki doğdun.
Darwin’in
görüşleri 155 yıl sonra günümüz tıbbını deyim yerindeyse derinden
sarsmaktadır. Tıp bilimcileri geleneksel biyomedikal fenomeni, Darwinci
tıp yaklaşımıyla geliştirmekte ve değiştirmekteler. Hastalık ve sağlık
ile ilgili anlayışımız evrimci bakış ile yeniden doğmaktadır.
Tıp
bilimi hastalıkları mekanik biyoloji yaklaşımı ile açıklamaya çalışır:
Bu hastalık nasıl oluşuyor sorusu temel alınır. Hastalığın hücre ve
organ düzeyinde nasıl oluştuğu; işlevlerin bozulma mekanizması
(fizyopatolojisi) açıklandıktan sonra da ona uygun tedaviler
geliştirilir.
Hastalıklar Niçin Oluşuyor?
Oysa
günümüzde yeni bir anlayışla bazı tıp bilimcileri evrim teorisinden
esinlenerek hastalıkları anlamak için nasıl yerine niçin sorusuna
yönelmiş durumdalar: Bu hastalık niçin oluşuyor?
Bir
hastalığın insan organizmasının binlerce yıllık evrimi içinde
biyolojik, sosyal, kültürel ve çevresel etkileri de içine alacak biçimde
niçin oluştuğunu anlamaya çalıştığımızda nasıl sorusu ile elde
ettiğimiz bilgilere başka bir gözle bakma olanağı yakalıyoruz.
Bir
örnekle açıklamaya çalışacağım: Yüksek tansiyon hastalığı
(hipertansiyon) günümüzde en sık görülen ve ölümcül sonuçlara yol açan
ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Kalp krizleri ve inme (felç) çoğu kez
yüksek tansiyonla ilişkilidir. Tıp bilimi yüksek tansiyon hastalığına
nasıl sorusu ile yaklaşır ve kan dolaşımı ile ilgili hangi
mekanizmaların bozularak tansiyonun (kan basıncının) yükseldiğini ortaya
koyar. İçinden kanın geçtiği damarların daralması ile basıncın
yükseldiği anlaşıldığında bunu gidermek için damarı genişletecek bir
ilaç üretilir ve tansiyon hastalarının tedavisinde kullanılır.
Günümüzde
yeni bir yaklaşımla, Darwinci tıp yaklaşımı ile tüm hastalıklara ve
edinilmiş bilgilere yeniden bakılmaktadır. Yüksek tansiyon niçin
oluşuyor? İnsanoğlunun tarihinde bu hastalığın ortaya çıkışı uygarlaşma
ile ilintili. Özellikle sanayileşme ve şehir yaşamı ile zirve yapmış bir
hastalık. Darwinci tıp şu soru ile bu hastalığı temellendirir: Niçin
ilk insanlarda yüksek tansiyon hastalığı görülmemiş iken modern
toplumlarda böyle bir sağlık sorunu ortaya çıkıyor?
Bilindiği
gibi yaşam suda başlamış, ilk canlılar üç yüz milyon yıl önce
okyanustan yeryüzüne geçmişlerdir. Sudan karaya çıkmak canlı için büyük
bir strese yol açmıştır. Canlılar okyanusta yaşarken organizmaları çok
tuzlu bir ortamın içindeydi. Oysa karaya geçince bundan çok daha düşük
tuz içeren bir çevrede yaşamaya başladılar ve organizmaları tuzsuz
yaşama uyum sağladı. Bu uyumu gerçekleştirmeseydi okyanusa kıyasla
karadaki tuz eksikliği yüzünden yaşama devam etmeleri olanaklı
olmayacaktı.
Bundan kırk bin yıl önce ilk insan
tuzdan fakir bir çevrede çok az tuz tüketerek yaşıyordu. Yine
günümüzden on bin yıl önce ilk defa tarım başladığında insanoğlunun
tükettiği tuz daha da azaldı çünkü tarım ürünlerinden beslenmeye
başladı. Üretilen ve tüketilen bitkilerin içerdiği tuz miktarı daha da
düşüktü. Bu nedenle atalarımızın organizmasında böbrekler, alınan tuzu
koruyucu bir görevle uyumlu hale geldiler. Tuzsuz yaşam stresine karşı
atalarımızın böbrekleri tuzu koruyan organlara dönüştü.
Günümüze
gelindiğinde insanoğlunun tansiyonu (kan basıncı) giderek yükselmiştir.
Özellikle gelişmiş ülkelerde pek çok ölümcül sorunun altında yüksek
tansiyon yatmaktadır. Günümüzde insanların beslenme alışkanlıkları ve
gıda kaynakları değiştiği için modern insan için tuz, her yerde
bulunabilen bir tatlandırıcı haline dönüşmüştür. Bilimsel çalışmalar
günlük tuz tüketimi ile yüksek tansiyon hastalığı arasında ciddi bir
ilişki olduğunu ve tuz tüketiminin kısıtlanması ile tansiyon
hastalığının tedavi edilebileceğini ortaya koymuştur. Son yıllardaki çok
önemli çalışmalarda tuz, kısıtlayıcı diyetlerle yüksek tansiyonun
kontrol altına alındığı kanıtlandı.
Darwinci
tıp, evrim perspektifinde nesiller boyu doğal seleksiyonun atalarımızın
kendi çevrelerindeki düşük tuz içeriğine karşı geliştirdikleri uyuma
şekil verdiğini söyleyebiliriz. Modern toplumda gündelik yaşamda tuza
erişim neredeyse sınırsız. Günümüzün modern insanı günde 4000 mg tuz
tüketirken bundan on bin yıl önce ilkel tarım ürünleri ile beslenen
atalarımızın günlük tuz tüketimi 690 mg’dı.
Öte
yandan bilimsel çalışmalar genetik materyalimizin son on bin yılda çok
çok küçük bir oranda (maksimum %0.005) değiştiğini göstermektedir. Başka
bir değişle çok tuz tüketen bugünkü insanın genleri ile çok az tuz
tüketen atalarımızın genleri neredeyse aynıdır. Tıp bilimi nasıl
sorusuyla hipertansiyonun nedenini açıklamaya çalıştığında hastaların %
90-95’inde neden bulamadığını “esansiyel hipertansiyon” olduğunu
söylemektedir. Oysa tuz eksikliğine karşı evrime uğrayan organlarımız,
bugün yüksek tansiyon hastalığının bu kadar sık görülmesinin asıl nedeni
olabilir.
Darwin’in evrim teorisi günümüz
tıbbını geçmişe bağlayan bir köprü görevini üstlenmektedir. Hastalıkları
Darwin’in evrim teorisi ışığında anlayıp yorumladığımızda tıbbın önünde
yepyeni bir kapı açılmaktadır. Taşıdığımız genetik özellikler ve içinde
yaşadığımız çevre pek çok hastalığın nedeni olabilir. Hasta olup
olmayacağımız ya da bir hastalıkla baş edip edemeyeceğimiz insanoğlunun
doğal seleksiyon kanununa gösterdiği uyum ile şekillenmektedir.
Canlılar
kendilerini yok etmeye yönelik durumlara karşı genetik yapılarını
değiştirerek önlem almakta bunu başaranlar hayatta kalıp
çoğalabilmektedir. Çok çok yavaş da olsa daha sonraki jenerasyonlara
daha güçlü genomlar aktarılmaktadır. Örneğin bu günkü insana tuzsuz
yaşama dayanacak genomlar aktarılmıştır. İnsanoğlu bu sayede karada
hayatta kalabilmiştir. Ancak şimdi de tuza kolayca ulaşabilmesi yeni bir
risk olarak sağlığını etkilemektedir. Bu yeni risk faktörüne evrimsel
yanıt çok yavaş gelişmektedir. Bu beklenemeyeceği için yüksek tansiyonun
tedavisinde tuz alımını kısıtlamak çok akılcı bir yaklaşım gibi
görünmektedir.
Genetik materyal değişimi bazı
canlı türlerinde insanoğluna kıyasla çok daha çabuk olabilmektedir.
Bunun en iyi örneği mikroplardır. Hastane enfeksiyonlarına yol açan ve
çok zor tedavi edilen Stafilakok mikrobu var olan bütün antibiyotiklere
kısa sürede direnç gösteren bir gelişim göstermektedir. Stafilakoklar
genetik materyallerini modern tıp biliminin buluşlarından çok daha hızlı
değiştirerek bir sonraki Stafilakok jenerasyonuna aktarmaktadır.
İnsanoğlu içinse bu genetik değişim çok daha yavaş olmakta ve
milyonlarca farklı riske karşı olmaktadır.
Yüksek
tansiyon hastalığına tıp bilimi Darwinci tıp perspektifi ile
yaklaştığında diyetten tuzu çıkartarak çare bulabilir. Darwin’e olan
ihtiyacımız bu kadar yalın bu kadar gündelik yaşamımızla ilintili ve bu
kadar her insanı ilgilendiren bir boyutta.
Birkaç
yıl önce 10 Nisan 2009 tarihinde ünlü Science dergisinde Elizabeth
Pennisi Washington’da National Academy of Science (ABD Ulusal Bilim
Akademisi)’da “Sağlık ve Tıpta Evrim” isimli bir toplantı yapıldığını
bildirdi. Biz ülkemizde TÜBİTAK’ın dergisi Bilim ve Teknik’in kapağından
Darwin’in kovulmasını tartışırken aynı günlerde TÜBİTAK’ın benzeri bir
kuruluşta ABD’de önemli bilim adamları ve tıp eğitimi sorumluları
Darwin’in evrim teorisini günümüzde genom projesinden elde veriler
ışığında yeniden ele aldılar.
Toplantının önemi
dünyanın önde gelen tıp fakültesi dekanlarının (Harvard Tıp Fakültesi,
John Hopkins Tıp Fakültesi, Baylor Tıp Fakültesi) bu toplantıya
katılmaları ve tıp eğitimi müfredatına “Evrimci Tıp”, “Darwinist Tıp” ya
da “Evrimci Biyoloji” programlarının eklenmesi gerektiği konusunda
görüş bildirmeleridir.
Doksanların başında
başlayan, George Williams ve Randolph Nesse tarafından dikkat çekilen
Darwinci Tıp, yirmi yıl içerisinde kayıtsız kalınmayacak bir aşama
kaydetmiştir. Tıp Enstitüsü (Institude of Medicine) Başkanı Harvey
Feinberg, Darwinci tıbbın, hekimlerin güçlü bir evrimci perspektif
sahibi olabilmesi için tıp eğitiminin içine yerleşmesi gerektiğini
söylemiştir. Bu sayede insan genom çalışmalarından elde edilen yeni
bilgilerle evrimci düşünce birleştiğinde insan vücuduna yepyeni bir
gözle bakılabilecektir.
Son yıllarda pek çok
bilimsel çalışmada birçok hastalığın insan evrimine ne kadar bağlı
olduğu gösterilmiştir. Bulunan genomik verilerin tüm organizmalar arası
ilişkileri anlamada ve açıklamada kullanılması için, Darwinci tıp
hekimlere önemli bir olanak sunmaktadır.
Örneğin, insanların
geçmişte maruz kaldıkları parazit hastalıklarına karşı geliştirdikleri
savunma mekanizmaları bazılarımızın günümüz hastalıklarına yatkın hale
gelmesine yol açmaktadır.
Sıtma paraziti (Plasmodium vivax)
insan alyuvarlarına girebilmesi için Duffy adı verilen bir yüzey
proteinine ihtiyaç duyar. Sıtmanın çok yaygın (endemik) olduğu bazı
bölgelerde yaşayan insanlarda Duffy geninde bir değişim (mutasyon)
oluşmuş ve bu sayede sıtmaya karşı bağışıklık geliştirmiştir. Ancak
Duffy bağışıklık sistemi iletişiminde aynı zamanda sünger görevi
görmekte, mutasyonu halinde alerjik astım ve diğer alerjik
reaksiyonlarda görülen bir maddenin (immünglobulin E) salınımı
oluşmaktadır. Sonuç olarak Brezilya, Kolombiya ve Karaibler gibi
sıtmanın çok yaygın olduğu yerlerde Duffy geninde mutasyon bulunan
nüfusta astım hastalığının yüksek oranda olduğu gösterilmiştir. Geçmişte
ataları sıtma hastalığından korunmak için genetik yapılarını
değiştirince günümüz insanı alerji ve astım hastalığına duyarlı hale
gelmiştir.
Bu bilgi bize günümüzün yaygın
sağlık sorunlarından astım ve alerjik hastalıklara Darwin’in gözünden
bakmamızın önemini vurguluyor.
Mesele inanıp inanmamak değil bilip bilmemek!
Nice yıllara Darwin.
( Evrensel Gazetesinde karsilastim bu yaziyla, cok cok begendim ve sizlerle paylasmak istedim. Ege Universitesinden Profesor Dr. Cem Terzi yazmis)
*-* canım bazı tespitlerınde okdar haklısın kı tabrıkler
ReplyDeletetesekkur ederim :)
Deleteanercim
ReplyDeletesen ne akıllı ve öngörülü bi insansın:)
çok ii bişey bu yayının,en azından du bakalım bu ne diyo desek bile iyidir,
eline sağlık,güzellik.
çok sevgiler
Ayy canim kankam :) Cok tesekkur ederim :)
DeleteCok begenmistim okudugumda ve ulkemizde ozelliklede artik son yillarda iyice din somurusu yapilarak bilimden koparilmaya calisilan nesiller yetistirildigi icin eski bir ogretmen olarak cok sinirleniyorum. Belki bir kac kisi belki bilmiyorsa okur yada arastirir belki yardimim olur diye paylasmak istemistim :)
O guzel yanaklarindan opulsun sende mucck :)
Sahte dindarlar Darwin'e çok kızarlar, şu şempanze / maymun diyeyim hatta meselesinden ötürü olsa gerek:)) halbuki şöyle gazete haberlerine baksalar, polis, karakol kayıtlarını, istatistikleri inceleseler (utançtan polise duyurulmamış vakalar ayrı)
ReplyDeleteinsanoğlunun maymundan bile daha aşağı bir ırk olduğuna hükmederlerdi.
Gün geçmiyor ki, öz baba öz kızına tecavüz, öz babasından hamile kalanlar mı istersin? öz bacısına tecavüz edenler mi? Kimi evdeki engelli kıza evdeki tüm erkekler (baba, abi, amca ) tecavüz etmiş, eşeğe, ata, köpeğe tecavüz edip yakanlar, işkence edenler, 6 aylık bebeğe tecavüzü gördü bu ülke! % 99 u mu ne Müslüman ülke acaba olmasa nasıl olacaktık??? Gazetelere bakarken yine 'günün en iğrenç haberi' diye manşet duymaya korkar oldum...hayvanlarda böyle iğrençlik olmadığına göre bence de Darwin yanılmış:))insan maymundan gelemez daha aşağılık bir canlıdan türemiş olmalı...:( çok şükür ki, öyle olmayanlar da var...
Ne deseniz haklisiniz, katiliyorum size. Darwin ve Darwin gibi beyni olan herkese kizar sahte dindarlar, din somuru yapan insanciklar. Cunku dusunurseniz onlarin ne kadar sahte oldugunu anlarsiniz o yuzdende sizin dusunmenizi arastirmanizi istemezler. Bu yuzden degilmidir artik medya yasaklari internet sitesine girisler engelleniyor tabletli egitimler ortaya cikti ve kitaplar bos bilgilerle dolduruluyor, daha az dusunen, daha az arastiran daha cok itaat eden nesil yetistirmek amaclari degilmi zaten ?
DeleteDediginiz gibi cok sukur azda olsa boyle olmayanlar var
Organlarımız tuz eksikliğine karşı evrime uğramışlar ya; inşallah benimkiler çok hızlı bir şekilde tuz fazlalığına uyum sağlayacak şekilde evrim geçirirler. Çok tuzlu yerim çünkü :)
ReplyDeleteHastane mikropları çok korkunç ama buna da çare bulunmuş. Bir kaç ay önce California'nın bir kıyı bölgesinde yetişen yosunların olduğu alandaki sahilde oluşan köpüklerin içinde hastane bakterilerini öldüren bir madde keşfedilmiş (tekerleme gibi olmuş cümlem)...
oooh olmadi simdi bu, azalt sen tuzu bosver tuz seker bide un gittimi tamam olumsuzuz :) Saka bir yana azalt azaltabildigin kadar evrim gecirmeyi bekleme uzun surer o :)
Deleteoleeey bişi öğrendim :) darwinin iki kitabını okudum biliyon muuu. türlerin kökeni, diğerinin adını unuttum şimdiiii :)
ReplyDeletene mutlu bana :))
Deleteçok aydınlatıcı bir yazı. teşekkürler..
ReplyDeleteyazık.. binlerce yıl geçti. insanlık ailesinin büyük bir kısmı, hala din ve bilim i birbirinden ayıramadı. bilim özgür olmalı ki uygarlık gelişebilsin. bilimin özgür olduğu ülkeler ile özgür olmadığı ülkelerdeki toplumların uygarlık düzeyi, yaşam kaliteleri farkı neyin doğru olduğunu çok iyi gösteriyor.
Cok tesekkur ederim :)
DeleteDinle bilimi birbirinden ayiramadiklari gibi bilimi dinin dusmani ilan etmeleri de cabasi..
Dediklerine katiliyorum kesinlikle dogru soyluyorsun. Bir ulkenin ne kadar uygar oldugu bilime din kadar onem vermesinden geciyor bence
Dinler üstü düşünebilmeyi öğrenemedik, her dinin kıymetli olabileceği ama bilimin yol gösterici olduğu akıllarda yer etmeli artık!
ReplyDeleteevet yer etmeli ama her gecen gun haberlerde gordugumuz okudugumuz uzere iyiye gidecegimize kotuye gidiyoruz, bilimden uzaklasmayi birakin din somuruculugunun en ust sinirlarinda geziyoruz. Hic umutlu degilim, olanlari gordukce okudukca korkularim artiyor inanin
DeleteHer şeyin bir geçmişi vardır öyleyse geçmiş bilinmelidir. Evrim teorisini okuduğumda 11 yaşındaydım ve çok etkilenmiştim
ReplyDelete:)
Cok erken okumussun bence iyide yapmissin :)
DeleteBen kac yasimda evrim teorisiyle ilgilenmeye basladigimi hatirlamiyorum ama bende cok etkilenmistim :)